Kategoriler
Genel

kahve telveleri 4

V.

ALİ İçeri girdi ardından kapıyı kapattı. Bu teklifi düşünmeliydi. Çok ihtiyacı vardı gerçekten ama istediklerini yaparsa bütün hayatı değişecekti. Neyi ne kadar değiştirmek istiyordu bunu sordu kendine. Peki o yapmazsa kim yapacaktı. Bunu da düşünmüş olmalıydılar. 5 dakikası vardı. Karar vermek için sadece 5 dakika. O yapmazsa yerine kimi gönderebilirler diye düşündü. Karar vermesini belki kolaylaştırırdı. Kimden isteyebilirlerdi böyle bir şeyi. Derin bir nefes aldı. 5 dakikası dolmuştu. Odanın kapısını açtı, adımını attı, kapıyı aralık bıraktı. Her kimse; ondan sonra biri buraya karar vermek için girecekti nasıl olsa. Ona bir not bırakmıştı. Öbür odaya geçti ve yapmayacağını söyledi. 

NEJAT Kapı aralıktı içeri girdi. Burada düşünebileceğini söylediler. Böyle işleri hiç sevmezdi. Odalar falan ne gerek vardı ki. Neyse 5 dakikaya ihtiyacı yoktu zaten. Bunu yapacaktı nasıl olsa. Onun için sıradan bir şeydi bu. Oturduğu ahşap sandalyeden kalktı. O sırada yere bir kağıt düştüğünü gördü. Önemsemedi, onun değildi. Bir iki adım attı. Tutamadı kendini, şaşırdı hatta kendine. Eğildi aldı kağıdı. İsmi yazıyordu kağıdın en üstünde. Her satırı teker teker okudu. Şok içindeydi. Odanın kapısını kapadı. 3,5 dakikası daha vardı.

Birazdan bir çarpışma olacaktı orada. 

İki küçük çocuktu onlar. Mahallenin haylazlarından, birlikte ortalığı kasıp kavuran cinsten olanlarından. Öyle bir zekaya sahiptiler ki durduramıyorlardı, bundan sebep ki her şeyi kovalıyorlardı.

Gitgide artan yaramazlıkların kavgası, çocukların ailelerinden başladı önce. Her iki çocuğun ailesi birbirini suçlamaya, biri diğerinin ayarttığını, öbürü öbürünün ayarttığını söyleyip kavgaya tutuşmaya başladı. Kimse çocuklara “Neden yapıyorsunuz?” demeyi hatırlamamıştı. Birlikte geçirdikleri 7 yıl böylece sonlandı iki küçük arkadaşın. Çünkü kavga gitgide büyümüş aileler birbirine girmiş çocukları unutmuşlar ve mahalleyi ikiye bölmüşlerdi. Artık asla birlik olmayacaktı. Mahallenin ortasındaki boş arazi; top sahası bile ikiye bölünmüştü. Ortada öyle bir duvar oluşmuştu ki inanılmaz büyük, kalın ve görünmez. Her iki tarafta birbirlerini görmüyorlardı. Duvara kadar gelenler olsa bile, hiç de farkına bile varmadan geri dönüyor yolunu değiştiriyorlardı. Önceleri mahalle halkı itiraz etse de çok geçmeden alışıldı her şeye. Her şey ikiye bölünmüştü, çocuklarda. Sanki aralarında kilometrelerce mesafe varmışçasına iki mahalle ve iki çocuk olmuştu artık. Yine kimsenin fark etmediği bir şey daha vardı. Çocukları karıştırmışlardı. Biri diğerinin, öbürü berikinin çocuğunu almıştı bu duvarı örmeden önce. 

ALİ

Duvarı görebilen sadece kendisi olduğunu sanıyordu önceleri. Ama zaman geçtikçe Nejat’ın da onu gördüğünü anlaması uzun sürmedi. Aile onun kendi çocukları olduğunu anlamamıştı bile. O da bundan çok sıkıntı duymuyordu açıkçası. Nejat için durum neydi onu merak ediyordu? Her gün duvarın önüne gidip onu bekliyordu ama bir türlü karşılaşamıyorlardı. Bu karşılaşmamalar onu umutsuzluğa sürüklüyordu. Ama o bu duvarı aşabiliyorsa Nejat da aşabilirdi diye de düşünmeden edemiyordu. Bütün bu hesaplamaları yaparak düzenli bir şekilde duvara gidip Nejat ile konuşuyor ve mahallede olup biteni bıkıp usanmadan anlatıp duruyordu. “Benimkiler hala benim kendi çocukları olmadığımı anlamadılar. Seninkiler ne yaptı merak ediyorum? Sen bir yolunu bulmuşsundur muhakkak ki. Ben ses çıkarmıyorum şimdilik. Fark etmek mi? Yok canım nerede beni göreceklerini sanmıyorum. Duvarı ne zaman aşarız bilemiyorum ama sanırım duvar delinene kadar böyle idare edeceğiz seninle. Gözlerinden öperim. Sevgiler Ali.” Küçük aklıyla konuşuyor sonunda da mektup bırakır gibi bitirip ismini söyleyip ayrılıyordu duvarın yanından. Günler geceleri kovalaya dursun mahalleli her şeye alıştığı gibi bu duruma da alışmış yamaya devam ediyordu bile.

Ali küçük yaşına rağmen titizliğiyle oldukça temiz bir çocuktu. Kıyafetine çok özen gösterir, çorabı ile fanilasının aynı renkte olmasına dikkat ederdi. Özellikle yemek masasındaki düzen onun için neredeyse takıntı halindeydi. Birçok kez bunun yüzünden tek başına yemek yemeği tercih ederdi. Beyaz masa örtüsünün üzerinde, düz tabağı, çorba tabağı, salata kasesi, bardağı, çatalı, bıçağı, kaşığı ve mutlaka bez peçetesiyle. Etrafındaki herkese yardım etmeyi severdi. Özellikle birilerine faydalı olmak onun için kendini iyi hissetmesinin sebebiydi. Fatma teyze pazardan mı geliyor, Ali hemen orada biter torbaları kavrar evine kadar taşırdı. Hulusi amca karşıdan karşıya mı geçecek hemen koluna girer, yardım ettiğini çaktırmadan biraz da sohbet ederek onu karşıya geçirirdi.

Duvara olan özlemi onu yiyip bitirmeden duvarı delebilmek için her yolu denemeye kararlıydı. Her gün yatağından kendine inanarak kalkardı. Duvarın önünde Nejat ile yaptığı sessiz sohbetlerin gücü onu daha da bir dikleştirirdi hayata karşı. Öbür tarafta olmanın nasıl bir şey olduğunu hayal eder, hatta bazen rüyalarında kabusa dönen hayatlar yaşar ve her seferinde her ne olursa olsun bu yatakta uyandığı için şükrederdi. Duvarı delme isteği aslında Nejat’ı görmekten çok kaybettiği hayatının nasıl bir şey olduğundan harlanıyordu yüreğinde. Sadece gökyüzüne baktığı zaman hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu hissediyordu. Zaman zaman hava iyice karardıktan sonra boş arazideki top sahasına gidip çimlere uzanıp gökyüzünü seyrediyordu. Yıldızları gördüğünde biraz olsun içi rahatlıyordu. Duvarın ardında da aynı gökyüzü olmalıydı. Zaman geçtikçe büyümeye başlamış ve okul hayatı daha fazla zamanını almaya başlamıştı ki işte o sıralarda tanıştı Zeynep ile. Kimya dersinde beraber aynı takımda oluyorlardı. Zeynep, yeşil gözlü, simsiyah saçlı, esmer tenli, ince uzun bir kızdı. Gözleri öylesine büyüktü ki bazen onun çizgi filmlerden geldiğini bile düşünüyordu Ali. Tüm derslerin kimya laboratuvarında yapılmasının hiçbir sakıncası yoktu onun için ama bu mümkün olmuyordu. Mahallede şifacılar çoktu, birçok otu karıştırıp birçok ilaç yapıyorlardı. Ali de bu işi yapmak istiyordu. Kimya derslerinden aldığı bilgi onu daha da iyi bir karıştırıcı yapıyordu. Mahalledeki şifacılara takılan ad buydu. “Karıştırıcı”. Tabii bütün bu hayallerin içine Zeynep’i de eklemek güzel oluyordu. 

Zaman zaman Zeynep ile geçirdiği zamandan ötürü suçluluk duyuyordu. O burada olmasaydı Nejat burada olacaktı. Belki de Zeynep onunla olmak isteyecekti. Büyüdükçe aklında bu tür sorular çoğalmaya başlamıştı. Yaşı yol aldıkça sorumlulukları artmaya başlamış duvara daha az gider olmaya başlamıştı. O nedenle de her gün anlatması gerekenler birikmeye başlayınca da Ali bir yol buldu Nejat’a ulaşmak için. Artık her gün ona mektup yazacak, tek tek sayfalar halinde toplamaktansa da bir defter halinde yapacaktı. 

Kaçırdığı hayatını mı istiyordu yoksa yaşadığı çalıntı hayatı mı? 

Bütün bunlar neredeyse tam 25 yıl önceydi. Şu odanın içinde 5 dakika da nasıl da aklı gitmişti oralara. Nejat’a yazdığı mektuplar geldi aklına. O duvarın ardını görmüş olmalıydı, o mektupları almış olmalıydı. Gelmemesinin sebebi kızgın olması mıydı acaba?

İlk defa kim olduğunu kabul etmesi gerekiyordu. Bir tarafı beyaz, bir tarafı siyahtı. Hangi tarafının bu işe bulaştığını bilmiyordu ama sonuçta buradaydı. Her şey o kimya dersleri ile başlamıştı. Kendini ne kadar kandırsa da gerçekte kim olduğunu biliyordu. Kimya dersine giren aklı, top sahasında dersi kıran bedeniydi. Ama zekiliği konusunda kimsenin şüphesi yoktu. Bu kirli işlere bulaşmıştı bir kere. Şimdi bu odada Ali olsaydı bu işe yapmayacağım diyecekti. Ama Nejat zaten bu işin içindeydi düşünmesine bile gerek yoktu. Oysa o Ali Nejat’tı… 

Odadan çıktığını hayal etti, Ali olarak ve adamlara bu işi yapmayacağını söyledi. Nejat olarak da içeri tekrar girecekti. Ve o zaman işi kabul edecekti nasıl olsa. Yaşamak istediği hayat ile yaşayamadığı hayat arasında sıkışmıştı işte. Burası artık son noktaydı. Ali defteri sandalyenin altına sıkıştırmıştı. Nejat’ı ancak böyle uyarabilir ve kurtarabilirdi. Eğer defteri bulacak olursa hayatının geri kalanını birlikte yaşayacaklardı. Nejat’tan çaldığı hayatı böylelikle geri vermiş olacaktı. 

Odadan çıktı az sonra tekrar girecekti kapıyı aralık bıraktı. İkinci girişi Nejat olarak olacaktı. Kapıdan bir adım attı ve defteri bulmasını diledi.

Nejat defteri elinde tutarken aslında kim olduğunu anlamanın verdiği şokla dehşete kapılmıştı. Çünkü biliyordu artık bir tarafı bir tarafını çalmıştı. Onun adı Ali Nejat’tı… Annesi ve babası ayrıldığında onu ikiye bölmüşler ve o yaşamak istediği hayatın içinde çalınmış bir hayatı da yaşamıştı. Kapıyı kapatıp tekrar sandalyeye oturdu. Ne yapacağını bilmiyordu. 25 yıl önce hayatını ikiye bölen ailesi miydi? Buradan çıktığında kabul etse de etmese de aynı şeyi yaşayacaktı. Kader çarpışmıştı bir kere. 

Geliştirici: tubayseozgur

doğmadan başlayanlardanım ve hayatın içinde bir çatlak kiremit :)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s