İyice görebileceğim şekilde yerleştim pencerenin önüne. Gözümün alabildiğine bakıyordum. Uzağa, yakına her nereye olursa. Ağaçların dallarında kuşlar. Yuva yapıyor bir tanesi. Heyecanlanıyorum onu görünce. İçim dikleşiyor birden. Bir şeyler topluyor dişi kuş dedikleri bu olsa gerek. Küçük küçük parçalarla yuvasını yapıyor. İzliyorum.
Yok yuvasını yapmış minik minik ekmek parçaları topluyor. Biraz daha dikeldim oturduğum yerden üç tane küçük bir şey var. Belli ki bunlarda yavru kuş dediklerinden. Minicik ağızlarını açıp annelerinden alıyorlar küçük lokmaları. Ne kadar da mutlu gözüküyorlar. Mutlu mu? Bilmem mutluluk diye bir şey var dünyada öyle anlıyorum ya da ben. Tekrar kanatlanıyor anne kuş. Bir çırpıyor kocaman kanatlarını, o çırptıkça ben biraz daha heyecanlanıyorum. Hiç anlamadığım bir dürtü içimdeki.
Tekrar geliyor anne kuş, miniklerin ağızlarına lokmaları koyarken bağırmaya başlıyor deli gibi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. O sırada bir kedi tırmanmış ağaca neredeyse yaklaşacak. Ama küçük kuşlar var orada. Anne daha da büyükçe açıyor kanatlarını kedi yukarı çıkmakla çıkmamak arasında kalıyor.
Ne yapmalıyım karar veremiyorum o an. Az önce izlediğim küçük yavrular gözümün önünde ama ben de bir kediyim sonuçta. O sırada kedinin ayağı kayıyor ve aşağı hoop düşüveriyor. İçimdeki dürtüyü şimdi daha iyi anlıyorum. Ne kadar inkar etsem de o ağaca ben de tırmanıyor alabilirdim. Sonuçta kediyim.